Turgut Yüksekdağ

Turgut Yüksekdağ

Terör Kelimesinin Kolaycılığı

Terör ya da terörizm; siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacı ile sivillere, resmi, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımı olarak ifade ediliyor sözlük anlamı olarak.

Türkçeye Fransızca “terreur” kelimesinden geçmiş olan terör sözcüğü Latince kökenli ve “korkudan titreme” anlamına geliyor.

Türkiye’deki karşılığı ise daha farklı oldu bugüne kadarki gelişimini izlediğimiz zaman. En büyük kolaycılık, en büyük çözümsüzlük, biraz daha amiyane tabir ile topu taca atmanın eş anlamı.

Çözemediğimiz, çözümü için çaba sarf etmek istemediğimiz tüm konuları “terör” başlığı altında toplamışız. Sanki terörizme karşı hiçbir şey yapılamazmış, çözümsüz bir tabuymuş gibi başköşeye oturtuyoruz “terör” sözcüğünü.

Bir dönem sağ-sol sloganları ile kardeş kavgalarının yaşandığı bir ülke burası. Bugün o kavganın içinde aktif olarak yer alanların söylemlerini dinlediğimizde aslında ne kadar basit konular yüzünden binlerce kişinin hayatını kaybettiğini görebiliyoruz. Ama o günün basınını incelediğimizde hep çözümü imkansız “terör” eylemleri olarak adlandırıldığını görebiliyoruz yaşananların. Bugün yargıladığımız, yargılamaya çalıştığımız darbecileri o gün sadece teröre çare üretemediğimiz için adeta yalvararak çağıranları nasıl unutmuş olabiliriz.
Pkk terörü, trafik terörü, futbol terörü, aile içi şiddet terörü ve daha onlarcası. Çözümü yoksa ya da daha açık ifadesi ile kimse çözmeye yanaşmıyorsa bunun adı olsa olsa terördür deyip çıkıyoruz işin içinden.

Daha bu hafta yarıya yakını çocuk yaşta onlarca can kaybettik. Ne bunun adı; terör. Biz 30 yılda on binin üzerinde can kaybettik böyle, çok büyük bölümü en fazla yirmili yaşlarda olan. Bir ülke 30 yıl boyunca çözemediği bir problem yüzünden çocuk yaştaki insanlarının ölümünü izliyorsa bunun adına terör, yapana terörist ya da terör örgütü demek çok kolaycılık değil mi? Ve her ölümün ardından sağduyu çağrısı ile “terör”ü lanetliyorsa yöneticiler bir yerlerde sıkıntı yok mudur?

Yıllardır futbol keyfimizi elimizden alan, futbolu bir seyir, bir keyif olmaktan çıkaran insanların yaptıklarına “futbol terörü” deyip geçmek çok kolaycılık değil mi? Türkiye’de karşılıklı söylendiğinde kavga hatta ölüm sebebi olabilecek küfürleri binlerce kişi kim ya da kimlerin yönlendirmesi ile koro halinde söyleyebiliyor? Kim kime niye küfür ediyor, neden saldırıyor, neden sonu ölümle bitebilecek eylemleri yapıyor?

Her gün birçok kişinin hayatını kaybettiği trafik kazalarının suçlusu da mı terör? Trafik terörü demek bu kadar insanın kolayca ölmesini açıklamak için yeterli bir açıklama mı?

Hayatımızda bir “terör” olgusu var ve biz bunu çözmek istemediğimiz her konu için kullanıyoruz. Çünkü “terör” kelimesine “çözmesek de olur” anlamını yüklemişiz. Neydi terör kelimsinin anlamı; korkudan titremek… Oysa hangi Türk vatandaşına sorarsanız sorun korkudan titriyor musun diye alacağınız cevap hep aynı olacaktır. Ne korkması, ben hiçbir şeyden korkmam!
Oysa korkuyoruz.

Çözümden korkuyoruz.

Silahlı, bombalı saldırıları bir kenara koyalım, İstiklal Caddesi’ndeki güvenliği sağlayamıyoruz daha. İnanmıyorsanız Maçka Parkı’ndaki nikah salonundan ayrılan tüm yeni evli çiftlerin aracına saldıranlara bir bakın. On liralık bahşiş için saldırdıklarına inanıyorsanız çok iyi niyetlisiniz derim. Gelin arabasına binmeden önce üzerindeki takıları ve paraları başka arabadaki akrabalarına veren insanlar bu takılar için başlarına ne geleceğini biliyorlar. Ve biliyorlar başlarına bir şey geldiği zaman ertesi gün gazetelerde atılacak manşeti; Taksim’de Tinerci Terörü…
Çözüm her zaman basittir. Zor olan o basit çözümü uygulamaktır.

30 yıldır pkk saldırıları bitmemişse, trafik her gün can almaya devam ediyorsa, tinerciler İstanbul’un göbeğinde yol kesiyorsa, futboldan nefret eder hale gelmişsek, şeker toplamaya giden çocuklara işkence yapılıyor, öldürülüyorsa sadece “terör” diyerek işin içinden çıkamayız.

“Terör eşittir yapacak bir şey yok” anlamından artık sıkılmadınız mı?
Türkiye’yi silahlı terörün de yoğun olarak yaşandığı iller de dahil olmak üzere defalarca gezdim. Hemen hemen gitmediğim hiçbir yer kalmadı. Terör olduğu söylenen illerde de, tribünlerde de, caddelerde de yer aldım, konuştum, sohbet ettim, çay içtim, yemek yedim. Diyarbakır’da kale içinde yaptığım kahvaltının tadını çok az yerde bulabildim. Ya da Batman yolunun kenarında yediğim karpuzun tadını. Mersin’deki değişimi de gördüm yıllar içinde, Bodrum Barlar Sokağı’ndaki değişimi de.

Eğer her alanda terörü konuşuyorsak karşılığında sormamız gereken soru basit aslında; terör diye adlandırdığımız “korkudan titreme”nin önüne geçecek kanunumuz, kuralımız ne? Türkiye bir krallık ya da şeyhlik değilse, demokrasi ile yönetilen bir ülke ise yaşanan karışıklığın karşılığındaki kanunu, kuralı ne?
Bilen var mı?

Bizim teröre karşı kanunumuz ne? Yeterli mi? Yeterince uygulanıyor mu?

Var olduğu söylene kurallar dağdakilere de, caddedekilere de aynı oranda uygulanıyor mu? Dağdakileri destekleyeni, kucaklayanı demokrasi adı altında mı değerlendirmek gerekiyor? O zaman demokrasi ne?

Futbol teröristi adı altında değerlendirebileceğimiz kişi sayısı herkesin dediği gibi 5.000 kişiyi yani bir kale arkası tribününü doldurmayacaksa nasıl oluyor da bunun önüne geçemiyoruz? Cevap basit; kanun ve kural yok, yeterli değil, herkese eşit oranda uygulanmıyor.

Sokağa çıktığınız ya da televizyon karşısına geçtiğiniz zaman görebiliyor ya da dinleyebiliyorsunuz. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, baktığınız her yerde dağdakilerin yüzlerce katı terörist var. Ne yapılıyor? Hangi kanuna göre ne yapılıyor? Hiç… Çünkü demokrasi var. Şaka gibi. Demokrasi üzerinde de uzun konuşmak ve yazmak gerekiyor.

Bu ülkede terör yok. Terör adı altına sığınan, kanunları yapamayan, uygulamayan yöneticiler var sadece. Bir kere daha sormak istiyorum; vazgeçtim dağdaki teröristten, tinerci terörü olarak adlandırılan yol kesmelerin, saldırıların cezası, ıslah çalışması ne? Birileri zarar gördükten sonra yapanı yakalamaksa ( o da yakalanabilirse) eğer başarı, zaten baştan yanlış yoldayız demektir. Beyoğlu’ndaki tinerci de, dağdaki pkklı da, şehirdeki pkk destekçisi de, tribündeki küfreden, saldıran adam da başka insanlar için tehdit oluşturuyor. Bunlar için kanun ne, ne yapılıyor, ne yapılacak?

Eğer bu insanların bir şeyler yapmasını beklemek, sonra da izole bant ile bantlanmış Türk Bayrağı sarılı tabut başında “terör”ü kınamaksa lanetlemekse yapılacak olan, daha çoookkkk anneler ağlayacak demektir.

Burası Türkiye.

Korkudan titreyeni arasanız da bulamayacağınız bir ülke.

Ve ne mutlu ki yaşanan tüm karışıklığa rağmen sadece “demokrasi” kelimesine olan inanç ile herkes “terör”ün sona ermesini, erdirilmesini bekliyor. Herkes demokratik kurallara uymaya çalışıyor, konulan kuralların dışına taşmıyor.

Ve istiyor ki kanunlar, kurallar net olsun…

Herkes için olsun…

Herkese eşit olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.