Aşk ve Cinsellik İkilisi...

Deniz Batu Ebinç

Aşk: özünde ruhani varlığımızda yaşanan ‘yani duygu ve düşlerle başlayan,’ daha sonra karşı cins ile cinsel şehvet ve arzuları paylaşmak üzere fizikselliğe yansıtılan bir süreçtir.

Bu süreç; özgüven eksikliği, beğenilme, ilgi görme, sevilme, cinsel paylaşımlarda bulunulma gibi eksikliklerden ve yalnız yaşayamama korkularından kaynaklanan, aslında ruhsal bir hastalık başlangıcıdır.

Başlama ve olgunlaşma sürecinde, bu ruhsal hastalığın belirtileri; bireyin aşırı heyecan ve fazla duygusal tepkileri ile gözlenmeye başlanırken; aynı zamanda tedavi sürecine de girilmelidir… Çünkü birey hiç beğenilmeden, sevilmeden, ilgi görmeden ve cinsel aktivitelerde bulunmadan da gayet sağlıklı bir şekilde yaşayabileceğinin farkında olmalı, bu konuda bilinçlendirilmelidir…

Aşk ruhani varlıkta dağılma sürecine girdiği zaman; insanı tüm duygu ve düşüncelerden soyutlayan, bireyi sadece karşı cins ile tekrar bir araya gelme istek ve uğraşları döngüsüne sokan, tedavi edilmesi mutlaka gereken ruhsal bir hastalıktır. Bu ruhani hastalığın alternatif tıptaki adı, herkesçe bilinen mecnun ya da karasevdalılardır.

Cinsellik: iki farklı cins arasında aşk ve duygu ilişkisine dayalı olarak, çeşitli süreli zaman aralıklarıyla düzenli olarak yaşanması gereken, tamamen ruhani varlıkta ve düşüncede başlayarak, gelişip düşünsel tepkimelerle de bedensel temas kurmaya, dokunma ve sürtünme ile fiilen gerçekleştirilme arzusuna dönüştürülen, fiziksel bir aktivite, doğal bir gereksinimdir.

Düzenli ve bilinçli olarak yaşanan cinsel ilişkiler; bireyin zekâ ve ruhsal gelişimine katkı sağladığı gibi fiziksel olarak da zinde kalmasına, sağlıklı bir kalbe sahip olmasına ve yine sağlıklı yaşamasına olanak tanır. Cinsellik; kadın ve erkekten oluşan ve sadece iki farklı cinsin ‘fiziksel yakınlaşma’ katılımıyla gerçekleşen fiziksel varlığın yaradılışına uygun yollarla yaşanması gereken şehvet ve arzunun bastırılmasıdır. Bunun dışında kalan tüm ilişki yollarıyla şehvet ve arzularını bastırmaya çalışanlar; yaşayan ve yaşatılmaya mecbur bırakılanlar, ruhsal ve psikolojik tedavi görmeli! Şehvetinin esareti altına girip de gayriinsanî davranışlarda bulunanlar da mutlaka doktor gözetiminde tutulmalı ve tedavi edilmelidir.

Cinsel paylaşımlarda bulunulmadan evvel kadın; erkek tarafından psikolojik ve fiziksel olarak bu eylemde bulunabilmek için hazırlanmalıdır. Kadın ile nasıl ki aşk hususunda; özgürce, rahatça ve hiç utanılmadan konuşulabiliyorsa: cinsel aktivitenin öncesinde ve vukuu anlarında kesinlikle konuşulmalı, konu hakkında ki istek ve arzularıyla ilgili sohbetler edilmelidir.

BAKARA 223. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah’tan korkun, biliniz ki siz O’na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!

Ayetten de anlaşılacağı üzere ‘eğer kadın konu hakkında bilinçsiz ise’ dinimizce de kadının cinsel konularda ki eğitimi yine birlikte olunan erkek tarafından konuşularak, sağlanmalıdır.

Aşk ya da evlilik akdi ile kurulmuş ilişkilerde cinsel aktivite öncesinde ya da sonrasında erkeğin kadını ile konuşmaması, onu cinsellik için psikolojik ve fiziksel olarak hazır hale getirmemesi; temelinde, erkeğin bencilliğinden ve kadını kaybetme korkusundan kaynaklanmaktadır.

Kadının ise konu hakkında pasif, çekimser ve utangaç oluşu; eğitimsizliğinden, toplumsal ve kültürel baskılardan, aile içi yetiştirilme tarzından ve toplum olarak konunun konuşulmasının, teorik olarak anlatılmasının, ayıp sayılmasındandır.

Kadın, 25’li yaşlara kadar cinselliği, sadece erkeğin mutluluğunu sağlamak adına yapılan, erkeği aşka ya da yuvaya sadık kılmaya yarayan bir eylem olarak görmekte ve bundan haz duyup severek yaşayan kadınları ise; kendisine göre daha isterik ve daha aşırı görmektedir.

Kadın ‘erken yaşta olan bazı istisnaları dışında’ genelde, 25’li yaşlardan sonra cinsel olarak gelişme sürecine girip 30’lu yaşlardan sonra da cinsellikten zevk almaya, haz duymaya başlar. Artık bu eylem karşı cinsi tatmin için yapılmış gönülsüz, isteksiz bir eylemden ziyade: zevk alınan, mutlu olunan bir paylaşım haline dönüşmüştür. İşte erkek tam da bu noktada bunun bilincinde olduğundan kadının cinsel konularda, tecrübesiz, eğitimsiz, bilgisiz kalmasını ister.

Çünkü erkek, henüz ergenliğe girdiği ilk yılardan itibaren cinsel paylaşımlardan haz duymaya, zevk almaya başlamış olduğundan; kadının da bu işten zevk alması durumunda (Erkek, kendisinin de cinsel tatminkârlığını yaşayamadığı durumlarda sık sık yaptığı-yaşadığı gibi…) arayış içinde olacağından korkmaktadır. Bu yüzden genellikle erkekler, kadının bu konuda her zaman geri kalmasından yanadır. Cinsel birleşim sırasında erkeğin, kadına yönelttiği: … gibi sesler çıkartıyorsun, … gibi hareketler yapıyorsun şeklindeki; aşağılama, ayıplama ve küçümseme triplerine girmesi buradan dem gelmektedir.

İnsanoğlunun tümünde böylesine öğrenme isteği ve keşfetme hevesi olunca da aşkı da cinselliği de her zaman en güzel, en iyi şekliyle yaşamak ister. Fakat cinsel eğitim konusunda geri kalmış toplumlar, cinsel konularda konuşmayı, tartışmayı ayıp saydığı gibi cinsel eğitimlerin varlığını da inkâr ederler.

Onlara göre cinsellik; namustur, ayıptır, konuşulması yasak ve günahtır! Cinsel konularda eğitimler ise saçmalıktır, çünkü onlara göre cinsellik tamamen şehvete bağlı olarak doğal bir gereksinim ve tekdüzedir. Tekdüzeden kasıt; yani sadece karı-koca arasında yaşanan, konuşulması ve öğrenilmesi de haram-abes sayılan doğal bir üreme yoludur.

Oysa cinsellik, aynı aşkta olduğu gibi tamamen beyinde başlayan ve biten, beyinsel bir süreçtir. Cinsellik çiftler arasında konuşulmuyor, karşılıklı istek ve zevkler öğrenilmiyorsa eğer üç maymunu oynayan âşıklar gibidir.

 

İnsanoğlu yaratıldığı ilk günden itibaren; öğrenme isteğiyle doğar, keşfetme hevesiyle de yaşar. !denizbatu!