“Edebiyat Empati Sanatıdır”

“Edebiyat Empati Sanatıdır”

Adalar Müzesi, “Adalar Yazarlar Şairler Sergisi” kapsamında geçtiğimiz gün yazar Buket Uzuner’i konuk etti. Edebiyatseverlerle keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Uzuner'in, edebiyatın hayatımızı nasıl değiştirdiğiyle ilgili anlattıkları ve son çıkan roman


Adalar Müzesi’nin düzenlediği “Adalar Yazarlar Şairler Sergisi” kapsamında Büyükada, yazar Buket Uzuner’i konuk etti. Uzuner Adalar Müzesi’nin bahçesinde gerçekleştirilen söyleşide edebiyatın hayatımızı nasıl değiştirdiğiyle ilgili konuştu. Uzuner edebiyatı ve son çıkan romanını, tarih, toplum, toplum psikolojisi ve mitolojiyle bağlantılı yönleriyle anlattı.

“Defne Kaman’ın Maceraları: Su”
Uzuner son çıkan “Su” adlı romanını şöyle özetledi: “Roman temel olarak Defne Kaman adlı Kadıköylü gazeteci bir kadının başından geçenleri anlatıyor. Çevre meselelerine kafasını yoran Defne bir gün Kadıköy’den Barış Manço vapuruna biniyor ve bir daha kendisinden haber alınamıyor. Karada ve denizde polisler aramaya başlıyor. Daha sonra arama yapılan yere bir yunus geliyor ve bir daha gitmiyor. Bunun üzerine ilgi çeken yunusun bulunduğu yer bayram yerine dönüyor. İki gün sonra yıllık iznine çıkacak olan komiser Ali Ümit’in hayatı da kayıp gazeteci kadını arama görevinin ardından çok değişiyor. Kayıp kadın sadece ona görünüyor ve konuşamadığı için ona bir kağıt veriyor. Kağıtta ise çözülmesi gereken bazı şifreler var.”

Uzuner sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kitap çıkalı iki ay oldu. Bana gelen olumlu tepkilerden dolayı romanın çok sevildiğini düşünüyorum. Bu beni ürkütüyor ama seviniyorum. Bundan sonra çizginin daha fazla yükseldiğini hissediyorum. Bu bende bir tedirginlik yaratıyor.”



“Su” ardından “Toprak”, “Hava” ve “Ateş” gelecek
“Su” romanının ardından yazacağı romanlarıyla ilgili Uzuner şunları söyledi: “Bundan sonraki romanlarım “Toprak”, “Hava” ve “Ateş” olacak. Bu romanlar da aslında hep Defne Kaman’ın maceralarını anlatacak. “Toprak” Çorum’da; “Hava” Kapadokya’da; “Ateş” ise Mezopotamya’da geçecek.  Her seferinde de romanda bizim kültürümüze ait bir hayvan sembol olacak.”


“Kutadgu Bilig 6674 beyitlik inanılmaz güzel bir kitap”
Yusuf Has Hacip’in “Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür.” beyitini konuşmasında dinleyicilerle paylaşan Uzuner, “Su” romanının bu dizelerle başladığını kaydetti. Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig” adlı eserinde aktardığı bu beyit gibi binlerce beyitin yer aldığını ifade eden Uzuner, “Kutadgu Bilig,  Uygur alfabesi ve Uygur Türkçe’siyle yazılmış bir şiir kitabı. 6674 beyitin olduğu inanılmaz güzel bir kitap. Bu eser bizim belleğimiz olarak duruyor. Bin yıl önce Yusuf Has Hacip hanlara, o zamanlar devleti nasıl mutlu yönetmeleri gerektiğiyle ilgili şiir formunda yazmış bu eseri. Bu kitabı okumak inanılmaz iyi geliyor, rahatlıyorsunuz.” dedi.

“Edebiyatın insana kazandırdığı şey empatidir”
Uzuner edebiyatın insan hayatındaki önemi ve yaşamımızı nasıl değiştirdiğiyle ilgili şunları ifade etti: “Edebiyat hayatımızı değiştiriyor. Bir kitap okuyoruz ve oradaki bir karakter bize daha önce kendi hayatımızda çözemediğimiz bir şeyi anlatıyor. Belki de edebiyata empati sanatı denilmesinin sebebi de en çok bundan kaynaklanıyor. Ben de buna inanıyorum. Kendi hayatımızda bize kötülük yapmış kişileri ya da eşimizle yaşadığımız kötü olayları, ailemizle olan sorunları düşünürken ya da çocuğumuzu döven başka bir çocuğun ailesini düşünürken hep ona kızarız değil mi. Çünkü kendi çocuğumuza bir başkası kötülük yapmıştır. Ama bir romanı okurken bir katilin bile niye öyle yaptığını eğer iyi bir edebiyatçıysa bize anlatır. Biz o nefret ettiğimiz katili bile, onu oraya iten nedenleriyle öğreniriz. İşte edebiyatın insana kazandırdığı, roman okuyucusunun kazandığı şey budur empatidir. Edebiyat okuyan insanın empatisi gelişir. Kişi başkasının yerine de düşünmeye başlar.”



“Kitap okuruz, bir satırı içimizdeki bir caddeyi aydınlatır”
Uzuner sözlerini şunları ifade etti: “Bugünkü, “Edebiyat hayatımızı nasıl değiştiriyor” başlıklı konuyu böyle açıklayabiliriz. Bazen bir kitap okuruz bir satırı bizim içimizde var olan ama karanlıkta bulunan bir caddeyi aydınlatır. O cadde yani o cevher bizde ise aydınlanır çünkü hepimizin ayrı şehirleri var. Yoksa onlar ölü olarak durur karanlıkta.” 

“Roman yazımı bitince öksüz kalıyorsunuz. Roman kahramanları gidiyorlar ve bir daha geri gelmiyorlar.” diye konuşan Uzuner romanın bir meselesi olması gerektiğini ve roman yazarken konu bulmanın sıkıntı olmayacağını vurguladı.

Konuşmasını katılanlara teşekkürleriyle sonlandıran Uzuner soruları yanıtladı. Uzuner, daha sonra dinleyiciler eşliğinde Adalar Müzesi’ndeki “Adalar Yazarlar Şairler” sergisini gezdi.



Haber ve fotoğraflar: Rukiye Ay
İnternet Editörü

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.