Hatice Almira Yiğit

Hatice Almira Yiğit

Coronavirüs’ten önce biz?

Günlerdir, haftalardır, aylardır, her güne ayrı bir panik, her güne ayrı bir korku, her güne ayrı bir senaryo, her güne ayrı hayatta kalabilme kaygısı yaşıyoruz.

Peki, hangimiz gerçekten sormamız gereken soruyu sorduk ve düşündük. Kaçımız bu perde arkasındaki kuklaları oynatan eli görebiliyoruz. Ya da, kaçımız gerçekten bunun yanı sıra, azgınlaşıp zorba ruhlar haline geldiğimizin çoktandır farkındayız.

Evet durum ciddi. Bir salgın var.

Ve diğer salgınlara benzemeyecek şekilde mutasyona uğrayıp, kişilerin metabolizmasına, bağışıklık sistemine göre değişiklik gösteriyor.

Ve tüm Dünya’yı etkisi altına alıp, vampir gibi adeta, tüm ekonomik ve siyasi sistemleri kaosa sürüklüyor. Toplumları bilinmezliğe, dibi görünmeyen okyanusa itekliyor.

Evet, bu virüs tüm bu kaosun ve korkunun haricinde bize başka bir şeyi de gösterdi sanki.

Nereye doğru gittiğimiz, artık durmamız gerçeğini, toparlanmamızı, hayatı daha ciddiye almamız ve ölümün şakasının dahi olmadığı gerçeğinin farkında olmamız gerektiğini hatırlattı bizlere.

Virüsten önce neler yapıyorduk mesela? Neler düşünüyorduk?

Neyin planlarını, kimlerle kuruyorduk? Annemize, babamıza, ailemiz dediğimiz kim varsa nasıldık?

İşimize giderken her gün öfke ve şikayetlerle dolu bir bohçayla mı gidiyorduk?

Kimlere hangi yalanları uyduruyorduk.

Sosyal medyada mutlu görüntüleri verebilmek için, kendimizi nasıl pazar malına dönüştürüyorduk mesela?

Oysa ki, şimdi hangi işi yapacağımızı düşünür hale geldik.

Okumaktan nefret eden, şöhret olmayı; sağını solunu açarak, kendini teşhir etmeyi, güzellik ve para zanneden küçük kızlarımız.

Lüks arabaların başında ve evlerinde poz veren birden fazla hatunla olmayı beceri sayan küçük delikanlılarımızın tutumunu!

Sürekli olarak şaklabanlık yapan, azgınlık ve fuhşun yaygınlaşmasına sebep olan, her şeyi meslek haline getirip, buna inanan bir nesli, nasıl besleyip destekliyorduk mesela?

Virüs gelmeden önce, zihinlerimizi neyle dolduruyorduk. Hayatımız için hangi kararları almayı başardık.

Aile olmanın önemini biliyor muyduk mesela?

Bir evinin, bir işinin, bir soranının olmasının önemimi biliyor muyduk sizce?

Dünya’da, sessizce zulümler işlenirken, duymazdan geldik. Kaç can, geceleri ölüm korkuyla sızlarken biz eğleniyorduk.

Tik tok videolarla, emanet yaşadığımız hayatlarımızı, attığımız storylerle, ölmeyecekmiş gibi olan uzun vadeli hayallerimizle, Rabbimizin bize lütfettiği hayatımız ve sonsuz nimetlerine şükretmemiz için verdiği nefesimizi, kim ve kimler adına tüketiyorduk. Virüs, bizi bulana kadar ve vurana kadar.

Virüsten önce, toplumsal açıdan ve bireysel açıdan, halimizi sorgulamamız gerek bence. Tüm Dünya’ya nazaran yaşadığımız toplumda, suç, yalan, hırsızlık, fuhuş, azgınlık, zorbalık, bencillik, zulüm ve şiddet yaygınlaşmış.

Kimse kimseyi ne uyarıyor, nede dikkate alıyordu. Kimse kimseyi ne görüyor ne de duyuyordu. Ama herkes her şeyi çok iyi bildiğini ve yaptığını iddia ediyordu.

Yalanlar üzerine kurulu zihinlerimiz ve azgın nefsimize, bu virüs boyun eğdirdi bence.

Evi, aileyi, muhabbeti, şükretmeyi, temizliği, ahlaklı değerlerimizi, sevdiklerimizi, sözlerle değil, halimizle önemsemeyi, konuşmayı, ortak paydalarda anlaşmayı, ölümün aniden gelebileceğini, sonlu bir hayatta olduğumuzu, bu hırsların ve her şeye aç oluşumuzun, bir sonunun gelmeyeceğini, sonumuzun toprak olacağını bize hatırlattı.

Kendimizi kandırdığımız, o kimselerin bilmediği, küçük dünyamızı yıktı bence. Ciğerlerimizi değil, kalbimizi vurdu, zihinlerimizi işgal etti bence.

Kimlerin eliyle olduğu, tahminlere sığdırılabilir ve çokça da konuşulabilir. Ama, tek bir el varsa, o da ilahi eldir. Ve bu ilahi, tüm yarattığı kullarının içinde, kötü kullarına fırsat vererek, zamanında Firavun’a fırsat verdiği gibi, tüm Dünya’yı ölüm korkusunu, açlık, işsizlik korkusunu tattırdı.

İmtihan da, işte tam da böyle bir şey.

Bugüne kadar, tüm zulme sessiz kalışımızın, mazlumlara karşı tüm görmezden gelişlerimize nazaran başımıza gelen küçük bir bela sadece. Ama, sonucu ve çözümü olan.  Dua edelim ki, çözümsüz ve sebebi belli olmayan imtihanlardan geçmeyelim.

Bu aşabileceğimiz ve kendi adımıza üzerine düşünmemiz gereken, neyin değerli olduğunu bize gösteren bir gerçek.

Coronadan önce neredeydik, kimdik?  Coronadan sonra ne olduk?

Ne yapmamız gerekir? Nasıl kararlar almamız gerekir? Nasıl sorumlu bir vatandaş, nasıl iyi bir insan olabiliriz?

Yaşadığımız evrene karşı bence bunları da fazlaca düşünmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.