'Gelecekte İstanbul'un tarihi mekanlarına girilmeyecek, inilecek!'

'Gelecekte İstanbul'un tarihi mekanlarına girilmeyecek, inilecek!'

İstanbul'da, yılların yıpratıcı etkisine rağmen ayakta kalmayı başaran tarihi eserler, ‘kot farkı’ sebebiyle toprak altında kalma tehlikesi geçiriyor.

Bunun en çarpıcı örneği, Ayasofya Müzesi önünde 2 yıl önce zeminin altında ortaya çıkarılan 300 yıllık Osmanlı çeşmesi. Ayasofya ile beraber birçok tarihi eserin aynı tehlikeyle karşı karşıya kaldığını belirten İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili ise, “Kot tehlikesinin önüne geçilemezse 50 yıl sonra Sultanahmet veya Süleymaniye Camii gibi tarihi camilere girilmeyecek, inilecek." diyor.

Birçok medeniyetin gelip geçtiği ve insanlık tarihine köklü miras bırakan İstanbul’daki birçok tarihi yapı, ‘kot farkı’ nedeniyle toprak altında kalabilir. Aslında İstanbullu bu tabire pek yabancı değil. Yenikapı’da yapılan kazılar toprak altında birçok medeniyetin bulunduğunu bizlere anlatıyor. Toprak altında kalan ve ortaya çıkarılan yapılardan en yenisi ise 2 yıl önce Ayasofya Müzesi önünde bulunan sadece 300 yıllık tarihi çeşme. Üç gözlü klasik dönem Osmanlı çeşmesi, yaklaşık 2,5 metre toprağın altında bulunuyor. İki yıl öncesine kadar insanların rahatlıkla üzerinde dolaşabildiği bu çeşme, medeniyetlerden kalan eserlerin nasıl toprak altında kalabildiğini bize anlatıyor ve bundan sonra bu gibi eserlerin toprak altında kalmaması için bizlere ders çıkarıyor.

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili, bu durumu şöyle ifade ediyor: “Genelde bütün camilere, ibadethanelere merdivenle çıkılır. Ama bugün bazı yapılara baktığımızda merdivenle iner hale gelmişiz. Özetle tarihi bölgemizde bazı yapıların yarısı toprak altında, yarısı ise toprak üstünde. Bunların hepsinin nedeni kot yükselmesidir.”

Kot farkının Sultanahmet Camii ile Ayasofya arasında rahatlıkla görülebileceğini anlatan Bilgili, “Ayasofya bin 500 yıllık bir yapı. Sultanahmet ise Osmanlı döneminde yapılmış bir camii. Şu anda Sultanahmet Camii’ne biz merdivenle çıkıyoruz. Ama Ayasofya’ya merdivenle iniyoruz. Bu iki yapıda kot yükselmesini görebiliriz. Demek ki Ayasofya’nın kot yükselmesi ile birlikte önündeki meydan yükselmiş ama kendisi çukurda kalmıştır. Aksaray’da Valide Sultan Cami’ne giderseniz de, aynı şeyi görürsünüz. Şu anda o da çukurda kalmıştır. Bu, tarihi yapıların İstanbul’da karşılaştığı bir sorun. Mutlaka çözüm bulmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

İnsanların meydanları yaparken kolayıcılığa kaçtığını, eski malzemeleri ortadan kaldırmak yerine üzerine yeni malzemenin döşediğini kaydeden Bilgili, “Dolayısıyla birike birike kot yükselmesi oluşmuş.” diye konuştu.

Doğu Roma’daki adıyla Hipodrom, Osmanlı dönemindeki adıyla At Meydanı olan Ayasofya’nın hemen karşısındaki iki yıl önce toprak altında bulunan 300 yıllık çeşmeyi örnek gösteren Bilgili, “Yapı, klasik dönem Osmanlı çeşmesi. Şu anda çeşmenin sadece üst kısmını görebiliyoruz. O da zemin yenilemesi yaparken, tesadüfen ortaya çıkmış. Altında 3 gözlü kocaman bir çeşme var. Biz çeşmenin üzerinde geziyormuşuz da haberimiz yokmuş. İşte bu da kot yükselmesinin çok somut bir sonucu. Eğer buna biz bugünden itibaren tedbir almazsak 50 yıl sonra bütün eski yapılarımıza örneğin Sultanahmet Camii’ne, Süleymaniye Camii’ne merdivenle iner hale geleceğiz.” şeklinde konuştu.

'ZEMİN ÇALIŞMASI YAPILIRKEN ESKİSİ KALDIRILIP YENİSİ YAPILMALI'

Bundan birkaç yıl öncesine kadar tarihi çeşmenin üzerinden insan ve araç trafiğinin aktığına dikkat çeken Bilgili, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, çeşme ile ilgili bir proje yapıyor. Bu kurulda görüşülecek. Ya bu çeşme kaldırılıp üst kısma taşınacak, Ya da burası camla örtülecek. Biz üstten çeşmeyi görebileceğiz. Bu çeşme Bizans ve Roma döneminde olsa anlarız. Ama bu çeşme yaklaşık 300 yıllık, Osmanlı döneminde olmuş. Demek ki bu kadar yıl içinde bu kadar yükselme olmuş. Zemin çalışması yapılırken eskisi kaldırılıp yenisi yapılmalı." önerisinde bulundu.

İstanbul’daki pek çok yapının toprak altında kaldığını dillendiren Bilgili, Aksaray’daki Valide Sultan Camii, Sultanahmet’teki Dikilitaş ve Yılan Sütunu gibi birçok eserin ‘kot farkı’ sebebiyle bir kısmının toprak altında kaldığını ve bir daha böyle bir sorunla karşılaşmamak için peyzajın dikkatle yapılması gerektiğini kaydetti.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.