MİZAH…

  Bugüne kadar görev yaptığım gazetelerde kavga etmediğim Genel Yayın Yönetmeni kalmadı…
  Onlardan haz etmem…
  Sakın ha…
  Siz siz olun Genel Yayın Yönetmeni de kim diye hafife almayın…
  İstese, sorgu sual etmeden çalışanı kapının önü kor…
  Şut…
                                      x
  Şimdi…
  Yeni gazetemden memnunum…
  Daha göreve başlar başlamaz Genel Yayın Yönetmeni beni çağırıp acil bir görev verdi…
  Ben de görev yerine, gazetede gözüme kestirdiğim Serdar’la gömleğine üç parti tavla maçı yaptım…
  Görevi mörevi unuttum…
                                      x
  Neyse…
                                       x
  Gazetede işe başlarken, memnune ‘’ Yazıya koymak için resim çekelim ‘’ dedi, çektik…
  Resim gayet iyi oldu…
                                      x
  Akşam eve geldim…
  Kapıdan içeri girer girmez sevgili eşim ‘’ Bu ne hal, senin yazında başka birinin resmi var, Duru ( kızımız ) resmi görünce korkudan ağladı…
  ‘’ Ne ağlaması, aç bir göreyim…’’
  ‘’ Açtım gel bak!..’’
  ‘’ Aaaaaa kim bu!!! Çabuk beyzbol sopamı getir…’’
  ‘’ Ne beyzbol sopası, resim bu, eve hırsız mı girdi sopayı getireyim… ‘’                             
                                    x
  Sinirlendim…                                 
  Oturdum, bir külah mado dondurma yedim…
  Ama…
  Nafile, rahatlamadım…
  Bu olacak iş değildi…
  Eğer bir çocuğu korkutmak istiyorsan bu resmi göster, on psikiyatrist o çocuğu tedavi edemez…
  Ben bile sabahı zor ettim…
                                    x
  Sabah kahvaltı mahvaltı etmeden gazeteye gittim…
  Serdar karşıladı beni :
  ‘’ Abi hoş geldin, sabah sabah ne bu surat?..’’
  ‘’ Memnune nerde?..’’
  ‘’ Daha gelmedi, hayrola…’’
  ‘’ Resmi gördün mü, bizim beraber çekip karar verdiğimiz resim bu mu?..’’
  ‘’ Abi Memnunenin kabahati yok…’’
  ‘’ Kimin var?..’’
  ‘’ O resme Mehmet bey karar verdi, resimle oynadı, Memnune’nin ısrarını da dinlemedi…’’
  ‘’ Demek öyle…’’
  ‘’ Evet…’’
                                       x
  Yaşantımda fazla sinirli değilim…
  Adım atmadan önce iki kez düşünür, ondan sonra bir adım atarım…
  Hep dinlerim…
  Benim hakkımda aslı astarı olmadan söylenen bir yalan olsa bile kızmam…
  Söyleyen kişiye ‘’ Sağol der…’’, yalanı söyleyene  o lafı edip etmediğini sorduktan sonra hakkında karar veririm…
  Bu yüzden hiç düşmanım yoktur…
                                     x
  Neyse…
                                      x
  Yan odada oturan Serdar’ın yanına gittim:
  ‘’ Serdarcığım demek Mehmet le bir boks maçı yapacağız…’’
  ‘’ Aman ha…’’
  ‘’ Niye?..’’
  ‘’ Abi, adamın ellerini görmedin mi, zannedersin günde sekiz saat kepekli ekmek hamuru yoğuruyor,  kocaman, balyoz gibi… Senin ellerin ince, kibar, piyanist eli gibi…’’
  ‘’ Olsun, bende iyi kafa atarım…’’
  ‘’ Abi, sen hiç kafa atan birinin bir boksörü dövdüğünü gördün mü, yapma!..’’
  ‘’ O zaman bende evden beyzbol sopamı getiririm,  vallahi birine hafiften dokun beş saat kendine zor gelir…’’
  ‘’ Dagi bırakmaz…
  ‘’ Dagi kim?..’’
  ‘’ İlk geldiğinde sana kapıda havlamadı mı, vallahi x-ray cihazı gibi, sopayı üzerinde bulur içeri almaz, Eğer Acun’un programına katılsın, birinciliği almadan gelmez, vermezlerse ısırır, çok akıllıdır… ’’
                                 x
  Allah’ım…
  Bir Dagi eksikti…
  Sanki olimpiyatlara katılıp birinci olacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.