Türkiye Reklamı...

Türkiye de reklam denince akla ilk gelen cümle şudur: reklamın iyisi kötüsü olmaz! ‘Bir Cem Yılmaz repliği gibi’ J))

Reklam ve tanıtım, insan yaşamında öyle çok önemli ki bunu anlatmaya hani derler ya! Denizler mürekkep, tüm ağaçlar kağıt olsa yetmez, aha tam da işte öyle bir şey… Reklamın ne kadar önemli olduğunu kısaca anlatacak olursam, size şu örneği vermem icap eder… Ceddimiz Mustafa Kemal Atatürk, Gaziantep’in Şahin bey ilçesi nüfusuna kayıtlı, hafız Mehmet efendinin torunudur, Mustafa Kemal kuran okumasını bugün bile birçok cami imamından daha iyi bilen, ben hocayım diye fink atanlardan katbe kat daha iyi dinini bilen ve yaşayan bir insan ve ailenin çocuğuymuş… 

Kendisi 3999 adet kitap okumuş, bu kitaplarda beğendiği cümlelerin altını mavi ile beğenmediklerini ise kırmızı kalem ile çizermiş, bu davranışıyla bizlere okuma yolunda güzel bir örnek ve inanamayanlara da bu davranışı tüm o kitapları okuduğuna dair kanıt olmuştur… Ve güzel Atamız üç tane cebir kitabı yazmış ve tüm bunlar yanında sayısız güzel sözleri, kısa notları ve makaleleri ile günümüze ışık tutmuştur… Ayrıca bugün Atatürk’ün, hayatı Çin ve bir çok uzak doğu Ülkesinde zorunlu ders olarak okutulmaktadır…

Anadolunun her yerini karış karış gezdim derler ya!  Ben Anadolunun her yerini gezemesem de gezmem ve görmem gereken yerlerini gezdim, gördüm ve halk ile oturup saatlerce sohbetler ettim.

Sohbet etmek için öyle her şeyi bilmeniz gerekmiyor ya da birilerini karalamayı, birilerinin reklamını yapmayı veya birilerine çamur atmayı bilmeniz de gerekmiyor, insancıl olmanız ve iki kelimeyi bir araya getirip cümle kurabiliyor olmanız yetiyor çok şükür…

Hani sohbetler ettim dedim ya! Havadan sudan, davardan doruktan, ağaçtan yayladan, kah gelmiş geçmiş başbakanlardan mebuslardan, kah padişahlardan kitaplardan velhasıl köylünün cahilin, âlimin bilginin, zenginin fukaranın sofrasına oturup bildiğin Anadolu insanı gibi hasbehal ettik…

Gezmek insanlarla bütünleşmek daha çok sen konuşmayıp da onları dinlemek, onlara değer verdiğini göstermek güzeldi; ama bugün bile sayısız kitaplar, televizyonlar, radyolar akla hayale şimdilik gelmeyen onlarca iletişim aracı olmasına rağmen; Atatürk’ümüzden sonra gelmiş bazı kişilerin yaptıklarının maalesef Atamıza mal edilmesi ise; çok üzücü çok ıstırap vericiydi… Örneğin bazı cahillerin camileri kapattıran, ezanı Türkçe okutturan kişinin Mustafa Kemal olduğunu sanması vs… daha ne diyeyim! Ben onlara kızmıyor cehaletlerine veriyorum, hatta onlara Atamızdan bahsettiğim zaman Atamızın ihtişamı, asaleti, yaptıkları ve bıraktıklarını duyunca parmaklarını ısırdıklarını ve gözlerinin mutluluğun getirdiği heyecanla beraber, kaybetmiş olmanın hüznünün buğusuyla dolu olduğunu gördüm.

Babaannem rahmetli: Atamızı, kaybettiğimiz zaman onun sarışın, mavi gözlü vatanımızı, namusumuzu gavurun elinden kurtaran bir paşa olduğundan başka hakkında hiçbir şey bilmiyorduk, demişti… Hani gidenle, kaybedilenin kıymeti bilinirmiş ya bu ülkede; Atam bir şehit olarak arşa çıktıktan sonra öğrenilmiş ki o babaannemin, dedelerinin ve babasının silah arkadaşı, onların canlarının kurtarıcısıymış ve o gün babaannem, babasının günlerce süren hüzünlü yaşlarından sonra anlamış Atamızın kim olduğunu!

Düşünüyorum da eğer bu günkü imkanlar olsa, bugünkü iktidarlar gibi her televizyon, her radyo, her gazete de adı okunsa, yaptıkları anlatılsaydı; o zaman Mustafa Kemal halkın gözünde ilahlaştırılır, o her ne kadar istemiyorum ya da olmaz dese de halkın gözünde o padişahlaştırılır, o herkesin canı gönülden babam, atam dediği kutsal bir insan olurdu… Mustafa Kemal’i, bilenler için onun Yüce Rabbim tarafından bu millete gönderilmiş, kutsal bir varlık olduğunu, o Çanakkale’de yaralı düşman askerine su verip yarasını saran şanlı, namuslu, şerefli Türk milletine, Türk askerine Rabbi tarafından verilmiş, koskocaman bir armağandı…

Bir söz öğrenmiştim büyüklerimden; oğlum yiğidi vur ama hakkını yeme demişlerdi, Sayın Başbakanımız geriye bıraktığımız on yılda ülkemiz için hakikaten çok çok işler yaptı, bozulan yolları onarıp genişletti, ihtiyaç sahiplerinin kira öder gibi ev sahibi olmalarına vesile oldu, Avrupa uyum süreciyle birlikte de Ülkemizde olması gereken birçok yeniliğe ve güzelliklere Ülkemiz onunla adım attı… Bu gün Anadolunun en ücra mezrasına bile gitseniz, orada okuma-yazma bilmeyen insanlara bile sorsanız, onlar size Sayın Başbakanımızın yaptığı veya yapımına vesile olduğu Ülkemiz için hayırlı ve güzel onlarca işi sayıp dökerler… Şimdi diyeceksiniz ki niye? Çünkü reklam, çünkü tanıtım diye bir şey var! Bu Ülkenin Ak Parti hükümetiyle birlikte tanışmış olduğu tanıtımcılığın ve anlatımcılığın önemi var! İşte bu yüzden diyorum ki işte bu yüzden diyorum ki Atamız bu kadar çok anlatılsa, tanıtılsaydı; o herkesin canı gönülden baba dediği, bir baba deyince dilinden onlarca babam sözcüğü döküldüğü insan olurdu…

Keban barajını kim yaptırdı? ya da hangi hükümet döneminde, Atatürk barajı, GAP projesi yapıldı, Boğaz köprülerini kim yaptırdı, yurdun tüm köylerine derme çatmada olsa yolları, okulları, sayısız ve de tek ebe’li bile olsa sağlık ocaklarını kim yaptırdı? Peki ya kilometrelerce uzunluğundaki demir yollarını, İstanbul’un ilk metrosunu, banliyö trenini kim yaptırdı soruyorum size?

Ben Sayın Başbakanımızın, sayın Başbakan yardımcılarımızın ya da sayın milletvekillerimizin televizyonlarda ki konuşmalarını dinleyince; sanıyorum ki ak parti iktidarından önce gelmiş geçmiş hiçbir hükümetin, hiçbir başbakanın yada mebusun bu ülke için bir çivi bile çakmadığını zannediyorum ve aman Allah’ım, ne kadar çok eksik varmış ve ne kadar çok iş yapılmış on yılda, diyorum… Bunlar sadece bir zan, bunlar sadece o an için birçok insanında yaşadığı türden dinlediklerimden sonra oluşan bir akıl yanılması, bilgi tutulmasıdır!

Yoksa bu ülkenin okulları, yolları, evleri, arabaları, sağlık kuruluşları gökten zembil ile inmedi ya! Tabi ki de onları bir yapan, bir yaptıran vardı… Ama onlar sadece reklamın, tanıtımın ne olduğunu bilmiyorlardı! Veya onlar bu ülkede yaptıklarını, bu ülke insanına tek tek anlatmanın ne denli önemli olduğunu kavrayamamışlardı. Ben kimseyi bu ülke için yaptıklarından dolayı eleştirmiyor ya da onların yaptıklarını ben yapamadım diye kıskanmıyor, aksine ülkem için yapılanlardan, yapanlar adına gurur duyuyorum. Eğer ülkem için bir kişi kalkıpta ben bu ülke için ben vatanım için ben yarınlarımız olan çocuklarımıza kalması için bir fidan diktim diyor ve bunu ispat ediyorsa, işte ben o adama kurban olurum. Çünkü ben bu vatanı canı gönülden seven ve bu vatan için gözünü kırpmadan sırf bana ve bizlere kalsın diye canını, kanını veren ecdadın torunlarından biriyim… !denizbatu!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.