Yaşam alanlarımız daralıyor mu genişliyor mu?

 Gün geçmiyor ki müteahhit firmalar yeni bir konut projesini gün yüzüne çıkarmasın. Ancak bu konutlar 30 yıl sonra bize ne getirecek bunu sorgulamamız lazım.


Gelişmiş ülkelerde bir sokağın bile planlanırken çocuklara sorulması ne kadar ilginç geliyor bize. Ancak bu böyle yapılmalı. Çünkü kamusal alanları en çok kim kullanır? Okuluna giden, sokakta oynayan, hayattaki rolünü sokaktaki arkadaşlarıyla kavrayan çocuklar kullanır. Ancak kamusal alanlar genellikle kamera donatımı ile korunmakta. Türkiye’de güvenlik denildiğinde aklımıza sadece emniyet müdürlüğü ya da jandarma kolluk güçleri gelmemeli. Şehir, kendi kendisini idare edebilmeli ama nasıl? 

Kamu kurumlarındaki sabah 8 akşam 5 mantığıyla bazen iş yürütemiyorsunuz. Bunun için alt yapıyı sağlam zeminlere oturtup gönüllülük kavramını geliştirmemiz gerekiyor. Sokağı, caddeleri, sahili, orman ve yeşil alan gibi toplumun ortak kullanım alanları koltuğunda oturup “ben mimarım, ben şehir plancısıyım” mantığıyla çalışan kişilerce bir yere kadar gidebilirsiniz. Şuanda ters bir durum var. Sadece bir planlama yapılması gerektiği için mi plancıları çalışmalı yoksa toplum genelinde çocukların, engellilerin daha fazla düşünüldüğü, insanların vakit geçirdiği alanlara ulaşımını kolaylaştıran yapıları birlikte planlamak için mi bir şeyler yapılmalı?

Geçmişten günümüze baktığımızda hangi belediyemiz bir değişim, dönüşüm yatırım yaparken halka sormuştur…  Sormadıkları için bir planlama yapılmış olsa bile halk bu alanları benimseyip kullanmıyor. Bugün belediyelerin yaptırdığı birçok çocuk parkında çocuklar oyun oynamaya bile gitmiyor gidemiyor. Çünkü parkın yapılış yeri uygun değil. Ayrıca çocuğun kendisini ifade edebileceği bir alan yok. Eskiden boş bir alanı bile çocuklar iki taş koyup kale yapabilirken şimdi 5-10 TL vermeden spor tesislerinden yararlanamıyor. Tarihi alanlarda durum daha vahim. Kamusal alanlar planlanıyor ancak bu bölgelerde yaşayan vatandaşın çocukları düşünülmüyor. Gelecek nesiller için gerektiğinde kamusallaştırmanın belediyeler tarafından yapılması gerektiğini düşünüyorum. 

Peki neden? 

Eğer bir çocuk kendisini çocuk yaşta ifade edemezse başta okulunda olmak üzere derslerindeki başarısında düşüşler söz konusu oluyor.  Çocuklar kendilerini ifade edebilecekleri özgür alan arayışı içine girip kendilerini çok daha farklı ortamlarda bulabiliyorlar. Belediyelerin çocuk ve genç merkezlerinin sayıları çok az. Olanların bütçeleri çok yetersiz ve amacına uygun değil. Hayat sadece Türkçe, İngilizce, Matematik değildir. Çocuklar ruhsuz ve bencil yetişiyor. Acil önlem alınmadığı takdirde beyin göçüde artacaktır. 


Çözüm nedir?

  • Çocukların vakit geçirebilecekleri alanların planlanma sürecinde bölgede yaşayan ve bu alanları kullanacak kişilerin de fikirlerinin alınmasına önem verilmeli. Bunun için onlarca yöntem mevcut.
  • Çocukların kendilerini ifade edebilecekleri özgür kamusal alanlar oluşturulmalı. 
  • Okullar dar alanlara yapılmamalı. Büyük binalar yerine enlemesine okullar yapılmalı, çocuklar bahçede kaybolmalı, her türlü afacanlığı yapıp deşarj olabilmeli.
  • Onların bir çocuk olduğu ve her şeyin onların geleceği için yapıldığı ilgili kamu kurumlarına yetkililerce dile getirilmeli.
  • Çocukların yaşam alanlarını iyileştirecek bir yatırım yapıldığında bir tuğlanın da çocuklar tarafından konulabilmesinin önü açılmalı. (Göreceksiniz ki parklara zarar veren çocuklar bir süre sonra “Bu park benim ve ben yaptım bu parkı” diyecektir. Çevreye zarar veren kişileri uyaracak, düşünen, sorgulayan ve çözüm üreten bir algı zemini oluşacaktır.

Daha çok fazla çözüm oluşturabilecek metot var. Önemli olan dikkate alınması ve uygulanmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar