Yasak Elmalar!..

Çocukken hiç elma çaldınız mı? Diye sorarak, başlamak istiyorum makaleme...

                Yapanlar bilir; okulu kırmış diğer kafadar arkadaşlarla, komşu bahçeden Ayşe teyzeye yakalanmadan, korku dolu ve heyecan içinde elma çalınır... Sonra da mesken tutulan bir duvar başına çıkıp oturulur, ağızların kenarlarından sular aka aka ve şapırdata şapırdata yenilirdi...

                Aslında ham henüz yeşil ve acımtırak bir tadı olan o küçücük elmalar dünyanın en kıvamında ve en güzel elmalarıymış gibi gelirdi, bizlere...

                Oysa o günün akşamı veya bir önceki gün baba eve çalınan elmadan belki de yüz kat daha güzelini ve iyisini getirmiştir mutlaka!.. Hatta anne, babanın getirdiği o elmalardan yedirmeye de çalışmıştır ama babanın getirdiği elma, hiçbir zaman kafadarlarla birlikte çalınan ham elmalardan daha güzel olmamıştır ve babanın getirdiği elma hiçbir zaman çamurlu ellerle yenmemiş, yıkanıp yıkanmadığı umursanmamıştır...

                Heyecan vardır, yakalanma korkusu ve çalma dürtüsü işte tüm bunlar birleşince de elmanın tadına doyum olmamıştır, çaldıkça; çalısı gelmiştir o çocukların ve yedikçe de yiyesi...

                Aldatmakta çalmak gibidir. Ayşe'den kocasını; Mehmet'ten karısını vs...

                Aldatmakta da heyecan vardır, yakalanma korkusu vardır ve adrenalin... İşte tüm bunlar olunca işin içinde aldattıkça, aldatası gelir insanın...

                Sanki dünyanın en zevkli birlikteliğiymiş gibi...

                Sanki dünyadaki tek ruh eşi, tek ten eşiymiş gibi... Yaptıkça yapası gelir insanın ve çaldıkları her zaman evdeki helalinden tatlı, güzel ve iyi gelir...

                Oysa evdeki Ayşe ya da Mehmet, her zaman bin kat daha güzeldir, tercih edildiği kadından ve bin kat daha güvenlidir; hastalıksızdır, virüssüzdür, temizdir ve de helaldir.

                İşte o anlar bunu bilemez düşünemez, ihtirasın esiri olmuş kişi... Ve bilinçsizce olmamış elmaları çalan çocuk gibi aldatmak, her defasında yaşadığı zevki anlatmak ister.

                Kirli elleriyle yediği elma suyunun, ağzının kenarlarından damladığı gibi damlarken de... arkadaşlarıyla göz göze geldikçe gülüşüp hızlı hızlı yediği gibi çocuğun, elmasını...

                Aldatanda ağzının suyu aka aka anlatmak, arkadaşlarıyla paylaşmak ister yaşadığı zevki ve ağzının suyu akar bir yandan anlatırken bir yandan da kendiyle gurur duyup gülümsemeye başlar, sözde arkadaşlarına acı-gıcı vermiştir.

                Hiç kimsenin yapamadığını yaptığını düşünmüştür ve kıskandırmak istemiştir aslında arkadaşını ya da dostunu... Ayrıca yaptığıyla övünürken, kendisiyle gurur duyulmasını bekler!.. Arkadaşlarından...

                Aslında evdeki eşinden hiçbir üstün yanı olmayan, belki güzellik-yakışıklılık konusunda da hiçbir artısı olmayan biriyle birlikte olmuştur: o anki heyecan, yakalanma korkusu ve başkasına ait olan bir şeyi hunharca kullanma dürtüsü o ilişkiyi onun gözünde yaşadığı ender ve en başarılı ilişki yapmıştır. Gerçekte bu hiçbir zaman böyle olmamıştır.

                Kişi her zaman aynıdır ve her ilişkisini benzer şekillerde yaşar. Birinden daha fazla diğerinden daha az haz alma diye bir şey yoktur! Aldatmada ilişkiyi daha üstün gösteren tek şey!.. Kişinin o anki psikolojik durumu; yani ruh halidir.

                Tamamen düşünsel olarak, kendini bu şekilde hazırladığı ilişkiyi evdeki helalinden daha üstün görende kişinin kendisinden başkası değildir! Ve bu durum karşısında kişi elma çalan çocuk gibi sadece kendi kendini kandırmıştır!..

                Aslolan kişinin eşiyle yaşadığı şeyler sürekli tekrar ettiğinden; alışkanlığa dönüşmüş ve olmama riski, 'cepte nasılsa mantığı' zevkine de alışmasıdır. Sanki kişinin her sabah kahvaltı yapıp öğlen ne yediğini hatırlamaması gibi yani şuna benzer, işin için de duygu ve psikolojik etki yoksa yani kişi bir sabah arkadaşlarıyla her sabah yediği kahvaltının aynısını yiyiyor ve bunu yıllar yılı unutmuyorsa bu da böyledir.

                Aldatma psikolojisi: yasaklara karşı koyma ve haramın çekiciliğinin etkisiyle ilişkiyi üstün ve güzel göstermektedir. Bunu böyle düşünen, düşündürtende yine kişinin ta kendisidir. Gerçekte olmayan ve bir efsane gibi duyulmuş bir hikaye gibi...

                Eğer aldatırken ilişkiler daha zevkliyse: o zaman bir sabah arkadaşlarla yapılan kahvaltıda yenilenler; her sabah bir başına yenilen aynı şeylerden daha lezzetli olması ve aniden tat değiştirmesi gerekir... Oysa; tatlar aynı olduğu gibi tatları algılama ve hissetme yöntemleri de aynıdır. Eğer öyle olmasaydı, aldatılan kişiyle yaşanan ilişki aylar sonra monotonlaşmaz ve evdekiyle aynı hale gelmezdi...

                Ve aslında her aldatma, bir yasak elma çalmaya benzer, buna da Yüce Rabbim rıza göstermez!... Kişinin yaptığı her işin de Allah'ın rızasını gözeteceği ve kimsenin, kimseden bir şeyler çalmayacağı bir dünya dileğiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.