Turgut Yüksekdağ

Turgut Yüksekdağ

“Barışlar”ın Tahliyesi

En ilgili olması gerektiğine inandığım kişilerin bile sadece göz ucu ile izlediği Oda TV Davası’dan aslında sürpriz sayılabilecek iki tahliye gerçekleşti geçen hafta içinde. Sürpriz diyorum çünkü davanın bugüne kadarki gelişimini izlediğinizde aslında belki tutuklanmaları bile doğru değildi Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun ama iki yıl süren hapis hayatı yaşadılar. Bu kadar uzun süren tutukluluk sürecinin sonucunda da artık tahliyeler Kaf Dağı’nın ardında görünüyordu.

Oda TV Davası basında çok yer bulmadı, bulmuş gibi yapıldı sadece.  Ünlü köşe yazarlarının büyük bölümü davaya ya yanlı bir tutum sergiledi ya da suya sabuna dokunmayan yorumlar yaptı. Bazıları da kişisel nefretlerini yansıttı kalemlerine. Oysa basın açısından çok önemli bir davaydı Oda TV Davası. Neden? Çünkü basının da bundan sonraki süreçte atacağı her adım için Oda Tv Davası örnek teşkil edecek.

Biliyor musunuz Oda TV Davası’nın gelişim sürecini? Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var.

Oda TV’ye baskın düzenleniyor. Polis başta bilgisayarlar olmak üzere tüm materyallere el koyuyor. El konulan bilgisayarlar içinde daha önceki davalarda da sıklıkla karşımıza çıkan world dokümanları bulunuyor. Bu dokümanlarda yazan bilgilere göre de başta Oda TV sahibi Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu olmak üzere tanınmış gazeteciler tutuklanıyor. Sonrasındaki süreçte Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı’da bu davaya dahil ediliyor.

Suç?

Ahmet Şık'ın daha basılmadan yayınlanması yasaklanan İmamın Ordusu kitabının taslağı ile birlikte bulunan 5 adet dosya davanın temelini teşkil etti. Ergenekon Davası’nın alt davalarından birisi oldu Oda TV Davası.

Davayı ilk günden bugüne kadar izlemeye çalıştım elimden geldiğince. Nedenine gelince? Türkiye’nin geleceği açısından bence en önemli olaylardan birisi Oda TV Davası.

Neden?
Ortada dijital ortamda bulunmuş belgeler var. Adli kaynaklar bu belgelere dayanarak Oda TV yöneticilerinin suçlu olduğunu, cezalandırılması gerektiğini düşünüyor.
Suçlanan kişiler ise bu belgelerin virüs yolu ile bilgisayara yerleştirildiğini, böyle bir dosyanın kendileri tarafından üretilmediğini savunmalarında belirtti.

Dava ile ciddi olarak ilgilenmem tam da bu noktada başladı.

Ya suçlanan kişilerin dediği doğru ise, yani virüs yolu ile bilgisayara bu bilgiler eklenmişse?
O zaman bilgisayar başında olan herkes için bu tarz bir tehlike mevcut olacaktı.

Yaptıkları haberleri dikkatle izlememe, özellikle Soner Yalçın’ın kitaplarını beğenerek okumama rağmen suçlu olmalarını çok istedim. Bilgisayarlarında çıkan bilgiler doğru olsun, suçlu olsunlar çok istedim. Çünkü aksi durumda hepimiz için çok çok büyük paranoyanın başlangıcı olacaktı.

Ama benim istediğim gibi olmadı.

Oda TV bilgisayarları üzerinde inceleme yapan tüm kuruluşlar bilgisayarlardaki dosyaların virüs yolu ile bilgisayara içine yerleştirildiği, o bilgisayarlarda üretilmediği, o bilgisayarlarda açılmadığını açıkladı.
Bu kararla birlikte Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu tahliye oldu. Soner Yalçın hala tutuklu.

İki yıl içeride yatan “Barışlar”ın suçu neydi? Suçsuz yere mi yattılar içeride?

Benim için daha önemlisi; aynı tehlikenin artık herkes için var olması. Hepimiz, bilgisayar kullanan hepimiz aynı tehlike ile karşı karşıyayız.

Çok mu paranoya yapıyorum? İnsanlar sadece bilgisayarlarında bulunan belgeler yüzünden hapiste yattılar. Üstelik virüs yolu ile gönderilen dosyalar yüzünden.
Eğer hukuk sistemine güvenemeyeceksek kime, neye güveneceğiz?

Hukukta ana kural değil midir iddia edenin iddiasını kanıtlaması. Oysa Oda TV davasında suçlananlar iddianın doğru olmadığını kanıtlamaya çalıştı dava süresince.
Bilgisayarınıza bir şey yükleniyor ve siz yüklenen bu dosyanın size ait olmadığını kanıtlamaya çalışıyorsunuz.

Bundan daha büyük paranoya olur mu? Her dakika ardınıza bakmanız gereken bir hayata doğru ilerliyorsunuz demektir bu? Ürkütücü, herkes için ürkütücü.

Ama asıl problemi görmüyoruz ya da göz ardı ediyoruz.

Barış’lar tahliye oldu, yanlıştan dönüldü diyebiliriz.

Ama problem çözülmedi hatta daha da büyüdü.

Esas soru hala ortada duruyor. Basın Barış’ların tahliyesini haber yaparken şu sorunun yanıtını aramadı. Aslında basından çok daha önce devlet bu sorunun yanıtını aramalıydı.

Bu virüslü dosyaları kim oluşturdu, bilgisayarlara kim gönderdi?

Ana soru ve ana sorun bu değil midir? Kucağımızda kocaman bir sorunumuz var aslında ama kimsenin umurunda değil ya da öyle davranıyor. Dijital dünyada herkesin belki de en önemli problemi bu olacak gelecekte. Ve bilgisayarına virüs gelen herkes hapis mi yatacak?

Zor soru…

Paranoya devam ediyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.